Kitaplığımın yemek kültürüyle ilgili bölümü, ailemin hediye ettiği ilk kitap olan “500 Yıllık Osmanlı Mutfağı” ile filizlenmişti. Zamanla gelişen kitaplığım ne mutlu ki hala ailemden şefkat görüyor. Çabalamaktan zevk aldığım bir alanda başımın okşanması, aferin almak gibi bir şey bu. Pozitif enerjilerini hissetmek, hayır dualarını almak… Sahrap Soysal’ın “Derviş Sofraları” kitabı, sonu olmadığını bildiğim aile desteklerinden biri, yengem hediye etti.
Kasım 2007’de Doğan Kitap’tan yayınlanan kitabın Gourmand 2008 “En İyi Mutfak Kültürü Tarihi Kitabı” Ödülünü almasına şaşmamak lazım. Belli ki epeyce emek sarf edilmiş. Sahrap Sosyal kitap üzerine çalışırken Anadolu’da uzun seyahatler yapıp yeme-içme törenlerine bizzat katılmış. “Derviş Sofraları” adlı kitabında, tasavvufta yeme-içme kültürü ve sofra adabı üzerine ayrıntılı bilgiler aktarıyor. Kitabın diğer bölümünde ise Mevlevi, Alevi-Bektaşi ve Ahi yemeklerinden seçtiklerinin tariflerine yer veriyor. Kitap Kaygusuz Abdal’ın “Yeme İçme Destanı” ile başlıyor. Soysal, tasavvuf felsefesinin bir parçası olan yemek kültürünün ve sofra adabının Anadolu halk mutfağını ve mutfak kültürünü derinden etkilediğinin farkına varmış kitabı hazırlarken. Örneğin; İslamiyet öncesi Türk kültüründe ocağın ve ateşin kutsal sayılması atalar kültüründen kaynaklanır. Ataların ruhlarının, ateşte ve ocakta yaşadığına inanılır. Bu inanç giderek bir tapınma biçimini almıştı. Ocağa ve ateşe saygısızlık etmek, ataları kızdırıp onların torunlarının başına türlü belalar gelmesine yol açabilirdi. Bu kült, İslamlık sonrasında da Türk Kültür yaşamında varlığını korudu. “Ocak” aynı zamanda aileyi ya da bir topluluğu adlandırmak için de kullanıldı. “Aile ocağı”, “asker ocağı” adlandırmaları, ocak kültürünün yansımaları. Ateşi ve ocağı içeren mutfak, özellikle Mevlevilik ve Alevilik-Bektaşilik’te tekkelerin en önemli bölümlerindendi. Kapıdan girince mutfağın sol tarafında saka postunun bulunduğu girinti, tarikata girmek isteyenin üç gün bekletildiği yerdi. Bu süre boyunca kimsenin ilgilenmediği hatta selam bile vermediği derviş, sonunda istediğinde ısrarcıysa 18 gün ayakçılık denilen getir götür hizmetini görürdü. Sonra aşçı dedenin izniyle kendi kıyafetlerini çıkarır derviş elbisesini giyerdi. Yeşilliklerin şeytanı kovduğunu, çalışkanlığı sembolize eden suyun kini ve haseti söndürdüğünü, tuzun dengeyi ve ölçüyü simgelediğini, pilavın ve helvanın törensel bir yiyecek olduğunu biliyor muydunuz? Tekkelerde pişirilen helva, pilav, aşure, törensel niteliğe sahip yemeklerin başlıcaları. Kuran’da gökten inen yiyecekler arasında adı geçen helva, muhtemelen sufiler tarafından olgunluğun tatlı tadına benzetildiğinden tekkelerin vazgeçilmez yiyeceği.