Duygu, saklandığı yatağın altına başını uzatan Metin’e kapılarını açtı. Saklanmak için yer arıyordu oysa ki Metin. İkisi de aşkları için gün yüzüne çıktılar.
En büyük hayali, senaryolarının filme çekilmesi olan Metin, geçimini tv kanallarına skeç yazarak sağlıyor. Beyoğlu’nda sık sık takıldığı bir bar var. Yine hüsrana uğradığı günlerden birinde barda. O gece, körkütük sarhoş olan Duygu’yu evinde ağırlamak zorunda kalarak hayatını değiştiren adımı atıyor.
Günler sonra barda tekrar karşılaşmalarının ardından Duygu sık sık Metin’i ziyaret ediyor. Sarılarak uyumanın ötesine geçilmeyen gecelerin ardından; yumurtalı, peynirli, zeytinli, ama illa ki incir reçelli kahvaltılar geliyor. Duygu incir reçelini çok seviyor.
Metin, adından başka bir şey bilmediği, istediği zaman hayatına girip çıkan, haber vermeden sadece notlar bırakarak ortadan kaybolan Duygu’ya aşık oluyor. Hakkında daha fazlasını öğrenme arzusuyla bir gün onu takip ediyor. Karşılaştığı manzara dünyasını alt üst ediyor. Duygu hakkındaki gerçek, tahmin ettiği mi?
Sezai Paracıkoğlu, Melike Güner, Sinan Çalışkanoğlu, Barbara Lourens ve Selim Akgül’ün başrollerini paylaştığı İncir Reçeli’nin senaristi ve yönetmeni Aytaç Ağırlar.
İncir Reçeli’ni günler, aylar, yıllar geçtiğinde soundtrack’i ve rakı-balık sofralarıyla anımsayacağım. Engin Bayrak müziklere imza atmış. Barbara Lourens’in yorumculuğuna hayran kaldım.
Başrol oyuncularının duygularını filmin sonuna gelinceye dek keyifle özümsüyorsunuz. Taa ki Metin Duygu’yu takip edip o manzarayla karşılaşıncaya dek. Metin’in önyargısına bağlanarak sevenlerin birbirinden ayrılması bölümü eski Türk filmleri tadında olmuş.
Pozitif Yaşam Derneği’nin film hakkındaki iddiası dikkat çekici! İncir Reçeli’nin HIV ve AIDS konulu senaryosunun hayati önem taşıyan konularda büyük hatalar içerdiğini savunuyorlar. Filmi izlemeden önce dernek açıklamasını okumakta ve süzgeçten geçirmekte fayda var: “HIV ile ilgili olarak bilinen en temel yanlışlar; hastalığın ölümcül olduğu ve tedavisinin olmadığı; HIV ile yaşayanların sağlıksız ve kısa bir yaşam sürdükleri, öpüşmeyle hastalığın bulaştığı, cinsel hayatlarının olamayacağı, sağlıklı ve normal bir hayatlarının olamayacağı, zehirli oldukları, çok ağır tedaviler gördükleri gibi yanlış bilgilerdir. Bu hatalı bilgiler, “İncir Reçeli” filminde tekrarlanmaktadır. Gerçekle ilişkisi olmayan; HIV’in ilk tanımlandığı yıllara ait bu bilgilerin, 2011 yılındaki bir sinema filminde kullanılıyor olması toplumsal önyargıların en önemli göstergelerinden biridir.”
Bana kalırsa; HIV Pozitif konusundaki önyargıları aşk üzerinden anlatan bir filmin senaryosuna daha fazla emek sarf edilmeliydi.