1949 Yılından Bu Yana Uzmanlıklarını Konuşturuyorlar

Millet olarak içecek alışkanlıklarımız da değişim gösteriyor gün geçtikçe. Misal; çocukluğumda Mustafakemalpaşa’daki bağın kızılcık ve erik ağaçlarının meyveleriyle şerbet yapılırdı, lıkır lıkır içerdim. Mandıralardan alınan sütle mayalanan yoğurdun ayranı da bir başka güzel olurdu. Annem doğum günlerimde limon ve limon tozundan kova kova limonata yapardı. Türk kahvesini içen kızlar Arap olurdu, o yüzden ancak kahve tabağına dökülen birkaç yudumluk kahve ile yetinirdik.

Şerbetler, ayranlar sofralarımızdaki yerini daha çok gazlı içecekler ve hazır meyve sularına bıraktı. Çorbayı içmeye devam ediyoruz ancak, öğün tercihlerimiz farklı. Babam çorbayı hala sabah içen, nesli tükenmekte olan kişilerden biri. Çay hala ayrılmaz parçamız, kahvaltıda çay içen sayılı milletlerden biriyiz. Sudan sonra en çok içtiğimiz içecek çay olabilir hatta. Peki kahvenin durumu ne?

Kahve Anadolu’ya çaydan 30 yıl kadar önce girmiş. Önce yemen ve Mısır’da yaygınlaşan kahve, 1543’te gemilerle İstanbul’a gelmiş. Dönemin şeyhülislamı, kahvenin şeriata uygun olmadığını, yok edilmesi gerektiğini buyurmuş. Ancak yasaklanması onun tutkunları olmasına engel oluşturmamış. 1554’te Halep’ten ve Şam’dan İstanbul’a kahve getirilmiş. Tahtakale’de bir dükkan açılmış, kahve pişirilerek halka satılmış. Bu öncü adım taraftar bulmuş, kısa zamanda yaygınlaşmış. Türk kahvesi ve kahvehaneler kısa zamanda Avrupa’ya da yayılmış.

Bakın siz Allah’ın işine, günümüzde tersine döndü işler! Anadolu’dan Türk kahvesi olarak giden kahve kültürü, bu kez “cafe” olarak geri döndü. Türkiye, dünyaca ünlü kahve zincirlerinin mağaza açmak için yarıştığı bir pazar haline geldi. Çeşitler de; espresso, americano, cappuccino, mocha vb. oldu. Bunlar özellikle ülkemizdeki genç nüfusun günlük konuşma diline girdi. Ünlü kahve zincirlerini ülkemize getiren de bu genç nüfus oldu zaten. Bunun yanı sıra ev dışında zaman harcamaya başlamamız da belli başlı nedenlerden biri.

Tüketicilerine posta yoluyla kahve satma fikriyle ortaya çıkan, dünyanın lider kahve üreticilerinden Tchibo da Türkiye’ye 2005 yılında girdi. Şahsım adına konuşursam Tchibo’yu ilk günden bu yana takip ederim, mağazalarından çeşit türlü ürün alırım, ancak şimdiye dek lider kahve üreticisi olduklarını bilmezdim. Tchibo, Tchilling ve bohne (kahve çekirdeği) kelimelerinin birleşiminden oluşuyormuş hatta.

Tchibo mağazalarında; farklı yoğunluk ve yumuşaklıkta öğütülmüş kahve, hazır ve çekirdek kahveler, kahve ekipmanları ve makineleri, Kahve Barı ve her hafta değişen temalarıyla birlikte üç ayrı bölüm bulunuyor.

Dünyanın 4 büyük kahve üreticisi arasında yer alan Tchibo’da satılan %100 Arabica kahve çekirdekleri, Tchibo kahve uzmanları tarafından Brezilya, Guatemala gibi dünyanın en iyi kahve yetiştirilen bölgelerinden seçiliyor, doğru oranda harmanlanıp kavruluyor.

Bir gazete haberinde okudum. 3’ü bir arada hazır kahveler, kahve tüketimini hatırı sayılı ölçüde artırmış. Reklamlarında da özellikle vurgulandığı üzere her bardakta aynı lezzeti elde etmek önemli.

İşte Tchibo’nun 2005’te satışa çıkardığı Cafissimo Kahve Makinesi de bu standardı yakalamanızı sağlıyor. Üstelik tek tuşa basarak, özel kahve kapsülleri yardımıyla değişik kahve türleri, hani şu ünlü cafelerdeki çeşitleri evinizde hazırlayabiliyorsunuz.

İzleyiciler