İslamiyet’te olduğu gibi diğer dinlerde de “yemek” kimi zaman dini terbiye aracı olarak kullanılıyor. Yemeğin yasaklanması, kimi zaman iyi şeyler yapabilmemiz için gerekli olan irade ve nefis terbiyemizi sağlıyor. Ramazan’ın yanı sıra hamursuz ve diğer tüm oruçlar, bu durumun örnekleri.
Ramazan boyunca tuttuğumuz orucu açtığımız iftar sofraları, sabaha karşı yediğimiz sahur, her ne kadar dinimizin gerekleri olsa da sofra geleneğimizin gösteri alanları bir bakıma. Orucumuzu açmak için kutsal bilinen yiyecek hurma, su ve zeytin gibi mütevazi yiyecekleri mutlaka tercih ediyoruz. Geleneksel iftar menülerimizde çorbadan vazgeçemiyoruz. Çünkü boş mideyi birden yiyecekle doldurmak yerine, ilk olarak ılık bir yiyecekle başlamanın daha sağlıklı olacağını biliniyoruz.
Aslında iftar sofralarımızı sağlığımızı düşünerek karmaşık hazırlamamak ve fakirleri de düşünerek abartılı bir şölene dönüştürmemek dinimizin özellikle tavsiye ettikleri arasında. Yine aynı nedenle iftar sofralarının bereketini, ihtiyacı olanlarla paylaşmak teşvik edilen uygulamalardan.
Büyükşehir hayatına dahil olmadığım geçmiş dönemlerde Ramazanlarım daha anlamlı ve keyifli geçiyordu. Aramızdan bazılarının olduğu gibi ben de çocukluğu yaz Ramazanlarına denk gelenlerdenim. Eş dost bir araya gelip uzun masalarda iftar yapmanın zevkine doyum olmazdı.” Sahuru beklemek” vardı. 03:00 civarı yenecek sahur öncesinde uyumaz, ya neredeyse tamamı ayakta olan mahallenin çocuklarıyla kapı önlerinde oynar ya da dikiş diken anneme batmasın diye etrafa düşürdüğü iğneleri toplar, ona yarenlik ederdim.
Orucumu neyle açacağım konusunda kararsız kalırdım. Susuzluğa yenik düşüp bardağa mı uzanacaktım, yoksa çok sevdiğim zeytine mi? Bir de hurma vardı, o zamanlar sadece Ramazanlarda satışta olan. Bir de hacı teyzeler, amcalar getirirdi. Sucuğu pişirerek ikram etmek kimsenin aklına gelmezdi, illaki çiğ yenirdi. İftarda da sahurda da kahvaltılıklara daha çok meylettim zaten.
Büyükşehirin; mesafelerle insanları birbirinden uzaklaştırması, koşuşturmacası ve ticari bakış açısı içinde yeni bir Ramazan’a başlayacağım. Bunlar İstanbul’da bulunduğum süre boyunca hep yaşadığım şeyler. Ancak bu yıl farklı bir bakış açım, heyecanım var. Yemek blogger’ı arkadaşlarımla birlikte size Ramazan anılarımızı ve geleneklerimizi anlatacağız. Günlük olarak da iftar menüsü sunacağız. Umarım bereket ve iyilik dolu enerjimiz size kadar uzanır. Yüreklerimizin vicdan ve sabır dolmasını dilediğim Ramazan hayırlı olsun!
Kaynak: Mutfaktan Tabaktan Sokaktan, Güzin Yalın, Akdeniz Mutfakları Konservatuvarı Yayınları, 2010