Geçmiş yaşamlarımdan birinde Ege’de yaşadığımı ve bol bol ot, enginar yediğimi düşünüyorum, üstlerine zeytinyağı ve limon dökerek tabii. Yoksa bu ot merakımı nasıl açıklayabilirim ki? Radika, deniz börülcesi, arapsaçı, adını bilmediğim ama yediğim binbir çeşit otlar… Bir insan ot yemeye aşerir mi? İşte o benim İstanbul Anadolu yakasında bulunan Radika Restaurant, bu ihtiyacımı acilinden karşıladığım bir mekan.
Koşuyolu’ndaki iki katlı müstakil evlerden birinin, aylarca süren uğraşlar sonunda; mavi sandalyeleri, duvara dayalı sedirleri, üzerlerindeki işli yastıkları, kareli masa örtüleri, tam ortasındaki zeytin ağacıyla ve diğerleriyle hayallerimin mekanına dönüşmesini izledim. Öyle özendiler ki yaz geldi de geçti, Radika ancak soğuk bir günde hizmet vermeye başladı. Otların yanı sıra vişneli yaprak sarması, patlıcandan yaptıkları bir çeşit meze vazgeçilmezlerim oldu.
Size bu restaurantı, henüz canı gönülden tavsiye edemiyorum. Bununla birlikte kulağınıza çalınmış olsun. Menüsünde Ege ve Girit yörelerine ait lezzetleri barındıran Radika, maalesef ilk açıldığındaki Radika değil.
Karga, 645 Cafe Bar, Liman Kahvesi gibi işletmeleri de bünyesinde barındıran Kadya Grup’a ait Radika’ya eski özen gösterilmiyor. Mezelerde eski lezzeti bulamıyoruz. Ot tabağında, her biri farklı olması gereken otlardan bir ikisi aynı olarak önünüze gelebiliyor, ancak uyardığınızda değiştiriliyor. Servis elemanları ilgili ancak artı değer yaratamıyor. Talep edildiğinde konuklarına uygun lezzetleri önerme konusunda yetersiz. Şu vişneli yaprak sarmasını ise hala menüde yer almasına rağmen ne hikmetse son 3-5 aydır yiyemiyorum, yapmıyorlar kanımca.
Mahallemin restaurantıdır der, dekor ve otlar hatırına bile gitmeye devam ederim. Ancak yazık oluyor! Kadya Grup işletmecileri şuraya tekrar el atsa, Radika’yı eski günlerine geri döndürseler. Umut etmeye devam ettiğimden bu yazıyı yazıyorum.
Radika, kulağınıza çalınmış olsun yine. MFÖ’nün dediği gibi “Benim hala umudum var…”