24 Saatten Uzun Gün!

Zamanımız yetmediğinde günün 24 satten fazla olmasını istediğimiz olmuştur değil mi? Hayatımda ilk kez bir günü 24 satten fazla yaşadım! 30 Eylül 2010 günü bitmek bilmedi. Kore’de gezdik dolaştık, aktarma yapmak için Osaka’ya uçtuk, oradan da Türkiye’ye. Eylül ayım rüzgar gibi geçti. LG Life Tastes Good Championship 2010 yarı finali için Dubai’ye oradan da final için Seul’e gittik.

Oralara gitmeden önce çok okuyup bilmek istedim ki ülkelere olabildiğince çabuk alışayım. Coğrafi özellikleri neler, hava nasıl, hangi para birimi geçerli? Bunları öğrenmek kolay oldu, turistik gezi mekanları hakkında da bilgi edindim. Gelgelelim prizler iki delikli mi, Türkiye’deki gibi mi öğrenmem mümkün olmadı. Bu nedenle önce bu konuya açıklık getirmeyi görev biliyorum. Prizler Dubai’de üç delikli, Seul’de iki. Önleminizi Türkiye’deyken alın ki bizim gibi Dubai’de sıkıntı çekmeyin.

Dubai’de hava Eylül ayında da çok nemli ve sıcak. Dışarıda nefes alamıyorsunuz neredeyse. Bu nedenle hayat içeride yaşanıyor. Yeşile hasret kaldık, ağaç var ancak renkleri ruhsarları yok. Oysa Seul öyle mi? Aynı paralelde olduğumuz için hava sıcaklığı neredeyse aynı. Bitki örtüsü benzerlik gösteriyor sanki.

Seul’da dolaştıkça her köşesini Türkiye’deki bir yere benzettik. Geniş yollarda karşıdan karşıya geçerken Kızılay’da olduğumuzu sandık. Sanki Sultanhamam’da alış veriş yaptık.

Birbirine benzeyenler sadece sokaklar değildi. Çekik gözleriyle Koreliler’i de aynı sandık. Oysa Fatih’in açıklamasına göre bizim ırkımız da onlara göre aynıydı. Birlikte fotoğraf çektirdik, albümlerimize farklı ırklara dair belge taşıdık.

Kore’de Türkler çok seviliyor. Tahmin ettiğiniz sebebin etkisi büyük. Bizleri güzel ve yakışıklı buluyorlar. Türkçe olarak hal hatır sormayı da ihmal etmiyorlar.

Tıpkı diğer Koreliler gibi taksi şoförleri de temiz giyimli, neredeyse hepsi kravatlı. Taksilerin içleri bal dök yala, pırıl pırıl. Kredi kartıyla bile ödeme yapabiliyorsunuz. Ücretleri Türkiye ile hemen hemen aynı düzeyde.

Ülkede üniversite okuma oranı yüzde 90 düzeyinde. Hal böyle olunca kalifiye eleman gerektirmeyen işleri, fakir ülkelerden gelenler yapıyor.

Aileye önem veriyorlar. Her ailenin yaşlı, genç, çoluk çocuk çektirdiği fotoğrafları duvarlarını süslüyor. Bu bir gelenek. Çocuklar ancak evlendiklerinde evlerinden taşınıyor.

Tıpkı İstanbul’daki gibi trafik sıkışıklığı var. Bununla birlikte dünyanın sayılı metrosuna da sahipler. O kadar çok hat var ki karıştırmamak mümkün değil. Çözüm olarak cep telefonlarına bir uygulama yüklüyorsunuz. Bulunduğunuz ve gideceğiniz yerleri yazdığınızda size bineceğiniz hatlara dair bilgi veriliyor.

Oldukça yaşlı kaligrafi ustaları, sanatlarını sokaklarda sergilemeye devam ediyor. Bu fotoğrafta gördüğünüz usta 90 yaşında! Bu sanatı o kadar çok önemsiyorlar ki usta yazmaya başladığında etrafını çeviriyor, sukunetle izliyorlar. İstediğiniz bir ismi, cümleyi Korece yazdırarak evinize hoş bir hediye ile geri dönebilirsiniz. Hem de gayet uygun bir fiyata.

El yapımı yelpazelere isim yazarak hediyenizi özelleştiren başka sokak sanatçıları da bulunuyor.

Bunları yanı sıra hediyelik eşya olarak maske, yöresel kıyafet, porselen, kitap ayıraçları, saç tokalaır, pilav çubukları alabilirsiniz. Çay çeşitleri, kurutulmuş deniz ürünleri, özel içkileri “Su-cu” da alternatifleriniz arasında yer alabilir.

Yazı EtiketleriEtiketler: , ,

İzleyiciler