“Korkmayacağız. Başımızı bir an bile öne eğmeyeceğiz. Dün 29 Ekim’de bugün 10 Kasım’da, önümüze ne engel koyarlarsa koysunlar Ata’mıza kavuşacak, onun yolunda ilerlemeye devam edeceğiz. Bizler bu zulmü ruhlarımızda yaşarken, sizler belki yine üzerlerinize sıkılan biber gazı ve suyla durdurulmaya çalışacaksınız. Yılmayın, durmayın ve unutmayın; sizin gözünüzden akan her damla yaş, Hasdal, Silivri, Maltepe ve Hadımköy’de de akacak. Elbette bu gözyaşları ne biberden ne zulümden değil ama haklı olmanın verdiği sevinçten ve coşkudan akacak.”
DEFNE’NİN BEYAZ HIRKASI
Hasdal’da bir bayram daha. Aynı diğerlerinde olduğu gibi hiç konuşulmamış ama herkesçe bilinen bir anlaşmaya uyarcasına kimsenin yüzünde inadına hüzün yok. Yıllarca, bayram seyran demeden yalnız bıraktığımız, doğumlarında bile başında bulunamadığımız eşler, evlatlar, kardeşler, anne ve babalar, yalnız ve yalnızca bir bayram sabahının bizleri bir araya getiren serinliğinin keyfini sürmeye çalışıyorlar. Bayramı, nerede olursa olsun yüreklerindeki değişmez coşkuyla yaşayan onlarca çocuksa, etraflarındaki parmaklıklara aldırış etmeksizin oynamaya devam ediyorlar.
Herkesin gözleri, bir yandan ailenin bir araya gelişinin sevincini yansıtırken, öte yandan da çevredeki telaşsız, neşeli, coşkun kalabalıktaki tanıdık yüzlere takılıyor. Neredeyse, bayrama Hasdal’da girmek zorunda kalan çocukların yaşında katıldığımız asker ocağına bizi elleriyle teslim eden anne ve babalar, bu haksız tutsaklığa bir anlam veremiyorlar. Askeri okullara girişle başlayan, mezuniyetle devam eden, her başarımızda sevinçlerini bizlerle paylaşan ailelerin beraberlikleri bugün, Türkiye tarihindeki karanlık bir devrin, adı burukça hatırlanacak zorunlu ikametgâhı Hasdal’da sürüyor.
Herkes gibi ailemi kucaklamak, sevdiklerime doya doya sarılmak bana da mutluluk veriyor bu bayram sabahı. Ama bu bayram, sevdiklerimin içinde birine, en zor günlerimin ilk dostu, karındaşım, kardeşim Aylin’e aynı rahatlıkla sarılamıyorum. Birbirimize doya doya sarılamasak da mutluyuz. Çünkü bu bayram aramıza giren, adı kendinden önce hayatımıza doğan müstakbel yeğenim Defne. Şimdilik, Aylin’in gittikçe büyüyen koca karnında kucaklayabildiğim Defne, Hasdal’da amca, dayı, dede, hatta ve maalesef baba olanlar kervanına katacak beni. Hedef 2023 Türkiye’sinin genç üyesi Defne’nin, darbeci Ali Dayısı olacağım yakında.
Bayram coşkusunu ailesiyle geçirmeye çalışan diğer darbeci mahpuslardan birinin masamıza doğru geldiğini fark ediyorum bir ara. İlk görüş gününde tanışma fırsatı bulduğumuz adaşım Ali Beyin eşi, Gamze ve Onur’un anneleri Güllü Salkaya hanımmış gelen. Bayramımızı kutladıktan sonra elindeki küçük poşetin içindekini çıkarıyor masanın üzerine. Defne’nin darbeci Ali Dayısının, darbeci kader arkadaşı, 325 Balyoz kurbanının pırlantası Güllü Hanım, minik beyaz bir hırka örmüş müstakbel yeğenime.
Bu bayram sabahı da diğerlerinde olduğu gibi dimdik duracağım. Ama içimden ağlıyorum. Gözyaşlarım, Ulus Meydanında canım ülkemin canım Cumhuriyet sevdalılarının gözlerinden akan biber gazı gözyaşı değil. Mağlup mu oldum? Elbette hayır. Ama yine de ağlıyorum. 700.000 kişilik Türk Ordusunun darbe heveslisi tek kadın memuru Güllü teyzesi, yakında dünyaya gelecek yeğenim Defne’nin minik bedenini saracak kar beyazı hırkasını, Hasdal’daki tek kişilik koğuşunda, Gamze ve Onur’una örer gibi örmüş. Güllü Hanımın, minik beyaz hırka kadar temiz kalbini, inceliğini görüp de ağlamamak mümkün mü?
Hasdal garip bir yer. Hayatınızda hiç tanışmadığınız, varlığından bile haberdar olmadığınız ileri demokrasi mağduru bir insanın, daha dünyaya gözlerini bile açmayan ve gözlerini açtığında da haksız hukuksuz bir Türkiye’yle tanışacak bir yavruyu soğuktan korumak için minik beyaz bir hırka ördüğü gariplikte bir yer. Ama biliyorum. Darbeci Güllü Hanımın, darbeci Ali Dayının henüz dünyaya gelmemiş yeğeni Defne’ye, tertemiz kalbiyle ördüğü minik beyaz hırka, masumiyetimizin ve haklılığımızın bayrağıdır. Defne’nin minik beyaz hırkası, yalnız onun minik bedenini değil, iftiraya uğramış tüm Balyoz mağdurlarının ruhunu koruyacak çelikten bir kalkandır.
Defne’nin minik beyaz hırkası, dün 29 Ekim’de Ata’sına kavuşması engellenmeye çalışanların bayrağı, barikatları yıkan ve başka barikatları da yıkacak olan masumiyetimizin beratıdır. Ne mutlu onlara ki, gözlerine sıkılan biber gazına ve her türlü engellemelere rağmen Ata’sına yürüyenlere. Gözyaşlarınıza üzülmeyin. Bu haksızlığın sona erdiği gün, Hasdal, Silivri, Maltepe ve Hadımköy’deki onlarca masum, sizi gözlerinizden öpeceğiz. O gün gözyaşlarımız, biber gazından değil ama sevinçten birbirine karışacak. O gün, bir masumun elinden, doğmamış bir masuma örülen minik beyaz hırka hepimizi kucaklayacak.
Korkmayacağız. Başımızı bir an bile öne eğmeyeceğiz. Dün 29 Ekim’de bugün 10 Kasım’da, önümüze ne engel koyarlarsa koysunlar Ata’mıza kavuşacak, onun yolunda ilerlemeye devam edeceğiz. Bizler bu zulmü ruhlarımızda yaşarken, sizler belki yine üzerlerinize sıkılan biber gazı ve suyla durdurulmaya çalışacaksınız. Yılmayın, durmayın ve unutmayın; sizin gözünüzden akan her damla yaş, Hasdal, Silivri, Maltepe ve Hadımköy’de de akacak. Elbette bu gözyaşları ne biberden ne zulümden değil ama haklı olmanın verdiği sevinçten ve coşkudan akacak. Masumiyetimizin verdiği kuvvetin önünde ne dijital sahtekârlıklar ne de ileri demokrasi zulmünün baskısı duracak. Defne’nin minik beyaz hırkası bir gün hepimizi Güllü Hanımın anne şefkatiyle kucaklayacak.
Ali Türkşen
Deniz Kurmay Albay
Sualtında dijital veri oluşturmakta mahir,
müstakbel dayı,
eski bir SAT Komandosu