Doğal taşları bu derece merak edip araştırmamı sağlayan olaylar zinciri; Queens Homemade Foods ortağım Eser’e yeni yıl hediyesi ararken başladı. Takı merakını, çakraları açtığına inanılan taşlardan yapılan kolye ile taçlandırmak istedim. O dönem Tijen İnaltong’un facebook sayfasında duyurduğu Lapis Lazuli by Hande Turna’ya siparişimi verdim. İyi enerji dilekleriyle gelen hediye, beni yeni bir hobi edinmeye dek getirdi.

Ardından Ankara Ümitköy Sosyete Pazarı’ndaki standlardan “Turkuaz Doğal Taş ve Takı”nın sahiplerinden Neriman Yumuşak ile ayaküstü, epeyce bilgi edindiğim bir sohbet gerçekleştirdim. Önce kendisini, doğal taş eğitimli biri olarak işini yaptığı için tebrik ettim. Ne sattığını, önerdiğini bilmek için İstanbul’da 3 aylık eğitim almış. Standta, internette geceler boyunca incelediğim taşların bazılarını tanıyıp yenilerini görünce çok heyecanlandım.

Cebimde pek çok bilgiyle birlikte eve; kaplangözü dizisi ve üzerinde aventurin, alacataşı, akik, mavi akik, sitrin ve oniks bulunan bilekliğimi alarak döndüm.

Meğer İstanbul’da yaşadığım dönem, Eminönü’nden aldığım takı malzemeleri arasında da yarı kıymetli taşlar varmış. Onları da Neriman Hanım’a danışarak öğreniyorum.

Cebimdeki bilgileri dökersem; önce bilekliğimi başkalarının enerjilerinden temizlemek için saksı toprağı üstünde en az 12 saat beklettim. Bunu 15 günde bir tekrarlamalıymışım. Temizlik için diğer önerilen malzeme deniz suyu. Sirkeli, sodalı ve tuzlu su kullanılmayanlar. Her gidişimde gözlerimi alamadığım aytaşının temizliği ise bambaşka. Dolunayda özel yöntemler kullanılıyormuş. Şifa bulacağınıza inandığınız taşı/takıyı 2-3 saat kadar üzerinizde taşımanız yeterliymiş.

Böyle kırık parçalı taş dizilerinin diğerlerine göre daha ucuza satıldığını gördüm, acaba makbul değiller miydi? Neriman Yumuşak onların da değerli olduğunu, büyük parçalar yapılırken ortaya çıkan küçüklerden elde edildiğini anlattı. Bu arada bir dizi, standart olarak 40 cm imiş.

Taşların şifa vermesi için en az 10 gram olması ve tene değmesi öneriliyor. Kolye uçlarının sadece kenarlarına gümüş işlenmesi bu sebepten.

Her taşın enerjisi farklı ya birbirlerine iyi gelmeyenler var. Bu yüzden çeşitli taşları yan yana dizmenin de bir kuralı var. Akikler içinde mavi akik en değerlisi, nazara iyi geldiğine inanılıyor. Bununla birlikte kendinden daha değerli taşların yerine konarak sahteciliğe alet ediliyor.

Turkuaz Doğal Taş ve Takı’da satılan taşlar Uruguay’da çıkanlar. Türkiye’deki taşların içindeki mineral miktarı az olduğu için satmıyorlar.

Hobim; yeni heyecanlar, takı tasarımları ve kim bilir belki eğitimler ile devam edecek. Bu bilgilere doyamadım, zamanım da var diyenlere şöyle alayım:

Kıymetli ve yarı kıymetli doğal taşlar (süs taşları), geçmişten bu yana; güzellik, zenginlik, statü ve aynı zamanda şifa kaynağı olarak kullanılıyor. Bir taşın süs malzemesi sayılabilmesi için temel olarak; güzellik ve estetik görünüm; dayanıklılık ve ender bulunma özelliklerine sahip olması gerekiyor.  Bu sabah tekrar izlediğim Metin Hara’nın TED konuşmasında elinde tuttuğu taş ise alelade olmasına rağmen manevi değeri ile sevgimizi kazananlardan. O taşın bu konuyla ilgisi yok, kalbime işleyen bir yaşanmışlıktı, söz etmeden geçemedim.

Dünya piyasalarında; elmas, zümrüt, yakut ve safir en kıymetli, kalanlar ise yarı kıymetli olarak kabul görüyor. Süs taşları bilimsel anlamda; mineral türü, taş türü, taş ve mineral dışı olarak sınıflandırılıyor. Mineral türü süs taşları, değer açısından en önemlilerin bulunduğu grup. Taş türü süs taşları, birden fazla mineral içeriyor. Taş ve mineral dışı olanlar organik kökenli. İnci, kehribar (amber) ve mercan bu grupta.

Üretim miktarı, piyasa alım-satımı, dolaşımı fazla olmayan taşlar; Minerals Years Book adlı uluslararası yayında yer alamıyorlar. Oysa ki çeşitli ülkelere özgü yarı kıymetli taşların sayısı azımsanmayacak kadar çok. Tıpkı ülkemizin; kristal diasporu, lületaşı, oltutaşı ve kemereriti gibi.

Konunun şifa ve inanç boyutuna geçersek: Doğal taşlar, milyonlarca yılda oluşurken doğal enerji titreşimlerini de üzerlerine almışlar. Bu biriken enerjilerin, insanlar üzerinde önemli pozitif etkiler oluşturduğuna inanılıyor. Benzer enerjiler birbirini çeker yasası gereği, olumlu enerjiye sahip doğal taşlar diğer olumlu enerjileri de kendine çekiyor. Bu etkiler henüz bilimsel olarak ispat edilmiş değil. Deneyip faydalarını görenlerin tavsiyeleri üzerinden ilerleniyor. Bununla birlikte tıbbi bir alternatif olarak sunulmuyor.

Gemoloji ve Mücevher Uzmanı Murat Hatipoğlu’nun Anadolu Ajansı’na 2013 yılında verdiği röportajda yaptığı açıklamalar, taşların enerjilerine olan inancımı perçinliyor: “Kuvars kristaline akım verildiğinde taşın içinde sabit düzenli rezonans oluşur ve akım kesilmezse bu titreşimler 3 bin yılda 1 saniye şaşar. Kullandığımız kuartz saatlerde bu kristalden kesilme plakalar kullanılır. İnsanda da statik elektrik vardır. Beynimizdeki tüm komutlar, elektrik gücüyle vücuda dağılır. Bu kristaller, piyezo elektrik özelliğinin verdiği etkiyle insandan insana geçebilen ve halk arasında nazar da denilen biyoenerjiye karşı koruma sağlayabiliyor. Ancak bunun için taşı kullanacak kişinin elektriğiyle taştaki elektriğin moleküler olarak terbiye edilmesi, paralel hale getirilmesi gerekiyor.”

Uluslararası Gemoloji Derneği Başkanı Fazıl Özen’in Türkiye Gazetesi’ne verdiği röportajdan da öğrendim ki; yurtdışında, taşların sahibine olan uyumlarını ölçen klinikler var. İşte tam bu noktada karşılaştığım iki görüş var. Taşın sahibine uyumlanması; spiritüel yolla veya gemoloji laboratuvarlarında, taşa verilen çok yüksek lazer ışınıyla oluyor.

Henüz uyum ölçen kliniklerimiz yok ama 2016’nın yazında İstanbul’da Türkiye Gemoloji Laboratuvarı (GLT) kuruldu. Gemoloji laboratuvarında hem kuyumculara mücevher ve taşları için sertifika düzenleniyor hem de tüketicilerin satın aldığı mücevherlere sertifika veriliyor. Gemoloji laboratuvarında, elmas (pırlanta), safir, zümrüt, yakut başta olmak üzere tüm renkli mücevher taşlarının sertifikalandırılması ve kimliklendirilmesi uluslararası standartlarda bilimsel ve analitik yöntemlerle gerçekleştiriliyor.

Siz neye inanıyorsunuz, taşlar şifa enerjisine sahip olabilir mi?