Eyvah Eyvah filminde çokça etkilendiğim bir sahne vardır. Erkekler sahile gelir, tüm gün çocuklar gibi şen denize girer, hava kararınca da kocaman bir ağaç altında kurdukları çilingir sofrasında çay bardaklarındaki rakılarını tokuşturup dertleşirler, şakalaşırlar. Erkek erkeğe sohbetin dibine vururlar. Filmin o sahnesi, sımsıcak dostluğun mutluluğunu ve güvenini yayar etrafa.
İşte bu türden hemcins sohbetlerinin gereklilik olduğuna inanmama rağmen, kadın kadına sohbetlere her zaman gönüllü yaklaşmam. Özellikle büyük şehir hayatından uzak yaşayan kadınların katıldığı sohbetler, “boyun eğme”, “çaresizlik”, “kabullenme”, “toplum baskısını yayma çabası” kokar buram buram. İçim burulur, hemen en yakındaki erkek grubuna yaklaşır, gücü çekip şarj olmak isterim.
Bazı deneyimlerimden etkilenip anlattım bunları. Oysa çok da neşeli bir buluşmadan söz edeceğim size. Böyle bir giriş yapmak haksızlık oldu belki. Bazen kanayan yaralara parmak basma isteğim var…
Neşeli buluşma diyordum… Sevgili Ferah’ın Türkiye’ye gelişini sebepten saydık. Bayram öncesi kadın kadına biraraya geldik. Blogger olarak ilk ev buluşmamdı, gayet heyecanlı ve acemiydim. Kokoş ev ayakkabım yoktu örneğin.
Olay mahallini inceledim, hani o bloglarda yazıyor ya ev buluşmaları, çeşit türlü tatlılar tuzlular biraraya geliyor. Bizde de durum aynen bu şekildeydi. Aman ne hamarat şeyleriz biz, ne de lezzetli yapmışız. Ondan bundan derken epeyce yedik, biraz da evin büyük ve küçük adamına bıraktık.
Açıklıyorum, bu türden kadın kadına buluşmalarına varım. Hanımlar sizlerle bir araya gelmek pek keyifliydi. Kadın, dişi, anne, küçük kız çocuğu ve hamarat olmanın, sevgiyle sarılıp sarmalanmanın zevkine doyasıya vardım, hepinize ayrı ayrı teşekkür ederim. Yasemin’im ev sahipliğine diyecek yoktu, ellerin dert görmesin. Buluşmanın diğer ayrıntıları ve menüsü için burayı okumanızı öneririm.