Ankara’da yeni evimizin bahçesindeki 2 ıhlamur ağacını görünce dünyalar benim olmuştu. Güya İstanbul Ihlamur semtindeki gibi kokacaktı çevremiz bir süre. Ağacın çiçekleri tomucuklandı da ne ara açtı, tohumlarını döktü anlayamadım. İstanbul’dayken 3 gün ayrı kaldık hepi topu. Koku moku derseniz hak götüre.
Geçen mevsim Ankara’da doğru dürüst kış yaşanmadı. Bunun açıklaması yoğun kar yağışı olmadı demek. Bununla birlikte öyle soğuk, kuru günler, geceler yaşandı ki ağaçlar dondu. Şimdi bunun sonuçlarını görüyoruz, ağaçlardan verim alamıyoruz.
Neyse ki site içindeki bazı ıhlamur ağaçları hevesimi kursağımda bırakmadı. Sorsanız ıhlamuru çok mu severim, değil! Bulunduğumuz mevkide evleri ısıtmak kolay değilmiş, hastalıktan kurtulmak zormuş, dermanı ıhlamurda ararlarmış. Biz de o kervana katılacağız. Bunun yanı sıra mahsülü dalından kopararak almanın zevki bambaşka. Bahçedeki vişne ağacından meyveleri toplarken de aynı mutluluğu yaşadım.
4 sabahtır Defne kızım ile yürüyüşlerimizi ıhlamur ağacının altında tamamlıyoruz. Hafif rüzgar esiyor, yapraklar hışırdıyor, çiçekler kokulu kokulu. Defne komik, boyunun eriştiği sarmaşık yapraklarını yolmaya çalışıyor. Bu sabah keşfettim ki çiçekleri kavrayıp çektiğinizde hemen yanındaki yaprağı da kolayca elinize geliyor. Oysa ki önceki sabahlar çiçek ve yaprağı, dala tutunduğu yerden koparmaya çalışıyordum.
Bu ıhlamur toplamanın püf noktasıydı, kurutmasına gelirsek: Ihlamurları, evinizin güneş alan bir yerinde sofra bezi üstünde bir gün bekletin. Ardından güneş almayan bir yerde tamamen kurumaya alın. Arada ıhlamurları alt üst edin. Kurumaları yaklaşık bir haftayı bulacaktır. Bez torbaya koyarak nemsiz bir yerde saklayın.