Oldum olası fabrika gezmeye bayılırım, ancak çocukken fırsatım olmamıştı. Donanma bölgesinde büyüyen çocuklar; denizaltı, askeri gemi ve müze gibi yerler gezerdik biz. Yeri gelmişken tavsiye ederim askeri müzeleri gezmenizi. Özellikle heykeller öylesine başarıyla yapılmıştır ki, Leventler birden bire canlanıp omuzunuza ellerini koyup halini hatrınızı soracak sanırsınız.
Neyse lafı uzatmayayım, çocukluğumda fabrika gezmemiş olmanın acısını uzun yıllardır çıkarıyorum. Algida’nın Çorlu’daki fabrikasına her yıl en az bir kez gidiyorum ve geziyorum. Bu yıl da Dondurmalı Blog gezisi nedeniyle yemek blogger’ı olarak gezmek kısmet oldu.
Onu, daha giriş kapısında Hansel ve Gratel masalındaki, hani şu pasta ve şekerden olan eve benzetirim. Miiiissss gibi de bir koku kaplar etrafı.
Envai çeşit strerilizasyondan sonra içeri girdiğimde malzemelerden biri olup kazanlardan birine giriveririm. Ben önde çikolata arkamda borular içinde dondurmayla buluşmak üzere adeta koşarız. Carte d’Or kutularında rengarenk dondurmalar üzerine kuruluveririz. Üzerimize fındık, fıstık yağdığından şemsiye açmaya hiç gerek yok. Hop kapak kapanır. Çuuuuuf çuuuuuffff yola çıktık, paketlenmeye hazırız. Soğuk hava sistemli araçlarda ilk günkü tazeliğimizi koruyarak yol alırız.
İşte yine gülen bir yüz kapağımı açıyor. Ne kadar da mutluyum, çünkü şimdiii Carte d’Or Selection Şeftali Şenliği yiyorum.