Ne güzel oldu böyle anılarımızı paylaşıyoruz! Çocukluklarımızda öylesine güzel anılar yaşamışız ki, oruç tutmaya tatlı tatlı alışmışız, ailelerimizle birlikte kocaman sofralara oturmuşuz. Şimdiki Ramazanlarımız da akıllarda yer ediyordur, mutluluklarımız sürüyordur umarım.
Pişirdiklerini, gezdiklerini, gördüklerini, bildiklerini Pelince anlatan arkadaşımın Ramazan dendiğinde aklına ilk olarak anneannesinin şahane sofralar kurduğu geliyor. Hikayenin gerisini Pelin’imin ağzından dinliyoruz: “İftar için bizi ağırladığını hatırlıyorum. Annem yorulmasın, aman teyzemler yorulmasın diye her şeyi kendi hazırlardı. Dolmalar, zeytinyağlılar, kahvaltılıklar ve sıcacık pide. Bütün aileyi bir araya getirirdi. Bizlere ya mutfakta ya da salonda yer sofrası kurulurdu. Tüm kuzenler heyecanla iftar vaktini beklerdik. 8-9 yaşındaydım, sanırım oruç için o kadar istekliydim ki babam ve annem de yarım gün tutmama müsade ederlerdi. Tabii karşılığında ya sırtlarına alıp ev içinde gezdirirlerdi ya da mutlaka harçlık verirlerdi. Özellikle dedem tarafından anlatılan masalları ve eski Ramazan anılarını hayal meyal hatırlıyorum ve içim huzur doluyor.”
Bence anneannesi Pelin’ime el vermiş. Maşallah marifetli, eli çabuk, en zor tarifler karşısında bile aman demiyor. Sebzeli Kuzu İncik’i onun tarifiyle iftar soframıza koyacağız bugün. Önden tovalak çorbamız var. Ispanaklı böreğini ise sütlü karakabak tatlısı takip edecek.